“Çok şey vardı anlatılacak o yüzden sustum. Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı. Sen duydun mu sustuklarımı?” -Oğuz Atay Güller sizin olsun dikenleriyle, ben papatya seviyorum bütün güzelliğiyle. İşte bu yüzden hayatın nehirleri, önümden akıp gitmiş hep coşkun bir şekilde. Kimi zaman geçip giden güzelliklere geç kalmışım, kimi zamanda teğet geçmiş beni. Dönüp baktığımda arkama, o güzellikler hep seninle. Dile getiremediklerim vardı çoğu zaman, benim sustuklarım senin duymadıkların. Oysa ki bağıra bağıra bakıyordum sana, sana sığınıyordum her anımda. Bırakmaman için ayaklarına kapanmış bir aciz gibi ve yahut kendini sevdirmek için bacaklarına dolanmış bir kedi gibi masum sevdim seni. İçimde öyle güzeldin ki dışa vurmaya korktum. Uzaktan seyrettim seni, aşklarını, acılarını… Güzel kavramının tanımı tam olarak sensin. Kahvenin ocakta kaynatıldığı zaman etrafa saçtığı koku, küçükken sobanın üzerine koyduğumuz mandalina kabuklarının kokusu, ilkbaharda açan ilk çiçek, kardan...
Topluma şöyle bir durup bakınca söylenen tek şey; "Gençlik nereye gidiyor? Bu gençlerin içi boş, Bunlarda genç mi? İşsiz misiniz siz evladım?" Vs.vs. uzayıp gider bu böyle. Evet çoğu gencin içi boş. Peki, neden? Ne görüyorlar ki bu toplumda? Gördükleri tek şey adaletsizlik, eşitsizlik, kaos, şiddet, taciz, tecavüz. Gençleri suçlamak yerine; tasarladığınız filmlerle, reklamlarla, dizilerle, haberlerle ve toplum içindeki davranışlarınızla onlara örnek olarak düz bir yolda yürümelerini sağlasanız daha yararlı olmaz mı? Hak, hukuk, adalet yerini bulsa, insanlar suç işlemeye meyilli olmasa, kadına şiddete, tacize, tecavüze meraklı olmasa, asıl güç göstergesinin akıl olduğunu kavganın ve şiddetin hiç bir sorunu çözmediğini anlasalar, çocukların çocuk olduğunu ve sadece oyuncaklarıyla oynamaları gerektiğini bilseler, herkesin eşit haklara sahip olduğunu kimsenin kimseye üstünlük kurmaya hakkı olmadığını anlasalar? Aslında sizler bunları anlatsanız. Çektiğiniz filmler...