Size bir itirafta bulunayım mı? Aslında olduğum kişi değilim. Konuşurken aklımdan geçenleri söylemiyor, söylemeye çekiniyorum.
Neden?
Çünkü kırmaktan korkuyorum velhasıl gel gör ki kırılan ben oluyorum.
Tam konuşacakken birisi dur diyor, eliyle ağzımı sıkı sıkı kapatıyor, kalbimin üstüne bastırıyor konuşursan daha kötü olacak diyor.
Kırmaya korktuğum için kırılan hep ben oluyorum. Her şeye gülüyor, görmezden geliyor gibi gözüküyorum ama inanın ki hiç öyle değil.
Yapılan her yanlışın, düşünülen her kötülüğün farkında olmama rağmen tek zayıf noktam olan vicdanımdan vuruyorlar beni.
İnsanlar o kadar zalim ki iyi niyeti salaklık olarak görüp tekrar tekrar aynı şeyleri yapmakta ısrar ediyorlar.
Asıl kötü kim? Peki, iyiliğin fazlası salaklık mı oluyor?
Pembe dizilerde ki kadınlar gibi olmak isterdim. Gömleği asla kırışmayan, ne yerse yesin ruju asla bozulmayan, her zaman topukluyla dik bir şekilde yürüyebilen, her şeyin sonunda her zaman kazanan.
Yıllarca da böyle avutulmadık mı zaten? İyiler her zaman kazanır. Evet belki iyilik her zaman kazanır ama zafer yolunda dökülen kanlar, kaybedilen umutlar, yok olan hayatlar hakkında kimse tek bir kelime etmeden, sadece iyiler her zaman kazanır demiş üstadımız.
Çektiğimiz acılardan sonra bırakın da kazanalım değil mi?
Yorumlar
Yorum Gönder